Kırmızı Işık Altında Bir Hayat Kadını

Soğuk rüzgar, sokak lambalarının titrek ışığında parıldayan kırmızı rujumu yalıyordu. Yüksek topuklularım her adımda yankılanıyor, sessizliğe bir ağıt gibi karışıyordu. Bu gece de aynı, kimsesiz bir geceydi. Ebru’nun gecesi…
Küçük bir kasabada büyümüştüm. Hayallerim vardı, umutlarım vardı. Ama kaderin cilvesi beni bu karanlık sokaklara sürükledi. Hasta annem, yokluk ve çaresizlik… Seçim yapmak zorundaydım. Ve ben de hayatta kalmak için bu yolu seçtim.
Her gün aynı hikaye… Yüzler değişiyor, isimler silikleşiyor. Kimisi kibar, kimisi kaba, kimisi merhametsiz… Hepsi birer gölge gibi gelip geçiyor hayatımdan. Gözlerinde yargılama, tiksinti, belki de biraz şefkat… Ama hepsinin ortak noktası, beni görmezden gelmeleri.
Bir gün Ali ile tanıştım. Farklıydı o. Gözlerinde yargı yoktu, merhamet vardı. Bana değer verdiğini hissettiriyordu. Belki de bu sefer şanslıydım. Belki de bu sefer sevgiyi bulacaktım.
Ama masal kısa sürdü. Ali bir daha gelmedi. Yalanmış meğer hepsi, sevgi sözleri, güzel hayaller… Kalan tek şey kocaman bir boşluk ve kalbimi sızlatan bir yara.
Yıllar sonra hastalık kapımı çaldı. Yalnızdım, çaresizdim… Kimsesiz bir hastane odasında, soğuk duvarların arasında veda ettim hayata.
Ben Ebru’ydum. Görünmez kılınan, yargılanan, dışlanan bir kadın. Ama ben de bir insandım. Sevgiye, saygıya, merhamete layıktım.
Hikayem burada bitse de, benim gibi nice Ebru’lar var sokaklarda. Unutulmamalıyız biz. Görünmeliyiz, duyulmalıyız. Sevgiyi ve kabulü hak ediyoruz. Belki o zaman, bir gün, bu karanlık sokaklar aydınlanır, bizim için de bir güneş doğar…